Oden’in iki kargası (ya da kuzgunu) ve iki kurdu vardır.
Kargalarının isimleri “Hugin” ile “Munin”dir.
Hugin, “istekli” ya da “düşünce” demektir.
Munin, “başkalarını düşünen” ya da “hafıza” anlamına gelir.
Munin, “ne olduğunu”, Hugin, “ne olacağını” ifade eder. Böylece Odin’de sembolleşen gerçeği ve düzeni sağlarlar.
Bunlar dünya üstünde uçarlar ve Odin’in kulağına gördüklerini fısıldarlar, o nedenle Oden’in her şeyden haberi vardır.
Oden’in kurtlarının adları da “Freke” ve “Gere”dir.
Freke, “mızrak saplayan”, Gere ise “obur” demektir. Oden, kendine sunulan tüm etleri onlara verir. Kendisi şarabı yeğler.
Odin’i kurt ve kargalarıyla birlikte gösteren bu resim bize hemen Türkler hakkındaki bir Çin söylencesini anımsatıyor.
Prof. Dr. Bahaddin Ögel, Türk Mitolojisi adlı eserinin 1. cildinin 13. sayfasında “1. Kurttan türeyiş efsanelerinin Ortaasya’da ilk defa görünüşü” ara başlığıyla şunları anlatıyor:
“Wu-sun’lar, MÖ 174′ten önce, Çin’in batısındaki Kansu Eyaleti’nde oturuyorlardı. Batılarında da, yine kuvvetli bir devlet olan Yüe-çi’ler vardı. Yüe-çi’ler, MÖ 174′ten önce Büyük Hun Devleti’nin meşhur hükümdarı Mao-tun (Mete) ve az sonra da oğlu tarafından mağlup edilince, yurtlarını bırakıp Batı Türkistan’a gitmek ve orada Kuşan Devleti’ni kurmak zorunda kaldılar. MÖ 140 senelerinde sonra da, daha doğuda yaşayan Wu-sun’lar batıya kaymışlar ve bilhassa bugünkü Tanrı dağları bölgesinde, Yüe-çi’lerin boş bıraktıkları yerlere yerleşmişlerdi.
MÖ 119 senesinden önce, Çin kaynaklarının verdikleri haberlere göre, Hun hükümdarı Wu-sun kralına hücum etmiş ve onu öldürmüştü.
Haberlerin elimize biraz daha geç gelmiş olmasına rağmen, bu olayın daha önce meydana gelmiş olabileceği de düşünülebilir, işte Çin tarihleri bu olayı anlatmağa başlarlarken, şöyle bir hikâyeyi de araya sıkıştırmaktan geri durmaz:
“Wu-sun’ların kralına Kun-mo derler. İşittiğimize göre, bu kralın babasının Hunların batı sınırında küçük bir devleti varmış. Hun hükümdarı, bu Wu-sun kralına taarruz etmiş ve Kun-mo’nun babası olan bu kralı öldürmüş.
Kun-mo da, o sıralarda çok küçükmüş. Hun hükümdarı ona kıyamamış.
Çöle atılmasını ve ölümü ile kalımının kendi kaderine bırakılmasını emretmiş. Çocuk çölde emeklerken, üzerinde bir karga dolaşmış ve gagasında tuttuğu eti ona yavaşça yaklaşarak vermiş ve uzaklaşmış.
Az sonra çocuğun etrafında, bu defa da bir dişi kurt dolaşmaya başlamış. Kurt da çocuğa yanaşarak memesini çocuğun ağzına vermiş ve iyice emzirdikten sonra yine oradan uzaklaşmış.
Bütün bu olan biten şeyleri, Hun hükümdarı da uzaktan seyredermiş. Bunları görünce, çocuğun kutsal bir yavru olduğunu anlamış ve hemen alıp adamlarına vermiş.
İyi bir bakımla büyütülmesini emretmiş. Çocuk büyüyerek bir yiğit olmuş. Hun hükümdarı da onu ordularından birine komutan yapmış.
Gittikçe gelişen ve başarı kazanan çocuğa gönül bağlayan Hun hükümdarı, babasının eski devletini ona vererek, onu Wu-sun kralı yapmış…”
Tarihin eski ve karanlık çağlarından bir uğultu ile gelen bu mitolojik ses, bize böylece Ortaasya’daki ilk “kurt efsanesi”ni haber veriyordu.
Dikkat edilirse, efsaneye sebep olan olaylar, Büyük Hun Devleti içinde geçmiş ve yine bu devletle ilgili tarih haberleri içinde yer almıştır. (De Groot, II, s. 23)
Odin ise aslında tanrı değil akıllı, bilge bir şamandı.
Kuzeyliler onun “Tanrılar Evi’nden gelen bir tanrı olduğuna inanmışlardı.
Thor Heyerdahl, Odin’in halkı Asların (Asar) Massagetler ve Alanlarla aynı halk olduğunu gösteren bir Rus araştırmasından bahsediyor. Buna göre, Hazar Denizi’nin doğusunda Harezm’de Türkiye’den göçen bir halk yaşar. Onların Tor ya da Tur gelenekleri vardır.
Rus Araştırmacı L. S. Tolstova’ya göre Harezm’de Karakalpaklar ve Özbek aşiretleri arasında pek çok soy, şecere söylencesi vardır. Peridon (Feridon), topraklarını üç oğlu arasında paylaştırmıştır. Amu-Derya Irmağı’nın kuzeyini oğlu Tur’a vermiştir. Bu bölgede eskiden Doğu İran dili konuşan göçerler yaşardı. Bu, Saka ve Massaget aşiretleri daha önce Turan ya da Tur olarak anılırlardı.
L. S. Tolstova şu savı öne sürüyor: “Günümüzün Tur (Turan) halkının etnik akrabalığı ve coğrafik bölgesi konusunda kuşkumuz yok. Bunlar Horezm, Sogdiana, Margiana ve Bakria’dan göçen İskit aşiretleridir. Saka ve Massagetlerdir.”
“Harezm’de Turan denilen halk, Türk ve Türkmenistan ile bağlantılıdır. Türkistan’da yaşayan Kazak ve Özbek halkları Tur (Tor) soyundan gelmektedirler.”
Abdullah Gürgün-"İsveçliler Türk Kökenlidir".
Teref.az