Cüneyt Arkın olaylarının tarixcəsi...
"Yumurcak" filmlerinin yurt içinde ve yurt dışında gördüğü ilgi İtalyanların dikkatini çekti. "Ortak bir 'Yumurcak' filmi yapalım" dediler.
1970'li yılların başında İtalyanlar Hollywood Westernlerinin benzerlerini çekiyorlardı. Bu filmler çok tutuldu. "Spagetti Western" denen bu tür bizde de çok ilgi gördü. Ben de, "Bunların bir benzerini yapalım" dedim ve 1973 yılında "Küçük Kovboy"u İtalyanlarla ortak çektim. Başrolde gene İlker vardı. Yapımcı gene bendim ama yönetmen İtalyan Guido Zurli idi. Senarist Arpad de Riso da İtalyan'dı..
"Küçük Kovboy" için uluslararası oyuncu kadrosu kurdum. Bizden İlker İnanoğlu, Cüneyt Arkın, Erol Taş ve kadir Savun; Fransa'dan "Cep Venüsü" olarak bilinen Pascale Petit; "Herkül" filmlerinden tanıdığımız İtalyan Alan Steele ve Amerikalı Evelyn Stewart..
Bu çekimler sırasında Cüneyt Arkın İtalya'da çok büyük ilgi gördü. Bütün sinema ve magazin dergilerinde fotoğrafları vardı. TV kanalları söyleşiler yaptı, filmlerinden fragmanlar gösterdi. Bu ilgi İtalyan film yapımcılarının da dikkatini çekti.
Hollywood'a yerleşen dünyaca ünlü bir yapımcı vardı: Dino de Laurentis. Adam bir gün bizim sete kadar geldi, Cüneyt'le tanıştı. Yanında bir fotoğrafçı ordusu vardı. Bunlar konuşurken birbiri ardına flaşlar patlıyordu. Daha sonra Laurentis, Cüneyt'i yemeğe davet etti.
Cüneyt hiçbir yapımcıyla kendisi konuşmazdı. Menajerini konuştururdu. Onun da menajeri Leon Sason'du. Leon, Türk sinemasında, belki de ilk menajerdir. Çünkü o tarihlerde menajerlik bilinen, alışılmış bir şey değildi.. Bunlar üçü birlikte yemeğe gittiler. Adam Cüneyt'i şirketine bağlamak istemiş ama şartları var. İlk şartı Cüneyt bir yıl boyunca hiçbir iş yapmadan İtalya'da kalacak, İtalyancayı ve İngilizceyi pürüzsüz bir şekilde öğrenecek; bunun karşılığında Cüneyt'e Türkiye'de kazandığının çok üstünde ücret ödenecek.. Tabii bu, Cüneyt için çok büyük bir imkandı. Hayatının dönüm noktası olabilecek bir teklifti.
O yıllarda Avrupa sinemasında hareketli, bol aksiyonlu filmler revaçtaydı. Hele dublör kullanmadan akrobatik atraksiyonlar yapmak her aktörün harcı değildi. Bu sınıfa giren üç yıldız vardı: Fransız Jean-Paul Belmondo, İtalyan Giuliano Gemma ve Türk Cüneyt Arkın..
Laurentis, Cüneyt'le temas kurmadan önce onun bütün filmlerini getirtmiş, hepsini izlemiş. Bu teklifi o filmleri izledikten sonra yapıyor..
Cüneyt bize teklifi ve şartları anlattı, çok sevindik tabii. Ama biz, onu yakından tanıyanlar, tereddüt ediyorduk. İçki sorunu bu beraberliğe gölge düşürmeyecek miydi?.. Cüneyt dünyanın en efendi insanı, en kibar, en centilmen insanıdır. Ama ağzına içkiyi koyduğu an ikinci kimliği ortaya çıkar ve saldırgan, dengesiz, çılgın biri olur..
Daha imzalar atılmadan korktuğumuz başıza geldi tabii.. Antonella adında çok genç ve güzel bir İtalyan yıldız oyuncu vardı. Daha önce Türkiye'ye bir İtalyan filminin çekimi için gelmişti. O gelişinde Cüneyt'le de tanışmış. Antonella, Cüneyt'in İtalyan basınında haberleri yayınlanınca onu arayıp buluyor; bir gece diskoya gidiyorlar. Dans mans derken Cüneyt içki içince olay çıkarıyor. kadına basıyor tokadı. İş polise intikal ediyor.. Gecenin bir vakti menajeri Leon Sason telefonla beni aradı. Uyuyordum o saatte. Uyandırdı ve durumu anlattı. Ben de "Oğlum, Türkiye'de olsa hallederdim ama burada kimi tanırım ben?" dedim. "Pineschi ile bir konuşsan" diye ısrar etti. Pineschi, yapımda koordinasyonu sağlayan İtalyan'dı. Aradım. Adam araya girdi, Antonella ile disko sahibini zorlukla ikna etti. Davacı olmaktan vazgeçtiler. Cüneyt de karakoldan çıkıp otele döndü..
Tabii ertesi gün gazeteler olan biteni bütün ayrıntılarıyla yazdı. Laurentis de bunları okuyunca Cüneyt'in geçmişini araştırıyor. Türkiye'de bir istihbarat yapıyor ki, hadisesi çok.. O an vazgeçiyor teklifinden.. Çok yazık oldu. Onun için dönüm noktası olabilirdi. Mesleki bir imkanı göz göre göre tepmiş oldu Cüneyt..
(TÜRKER İNANOĞLU, "Acısıyla Tatlısıyla Yeşilçam Anıları", Türvak Kitapları, 2020)
Not Defterimden
TEREF
 

Dünyapress TV

Xəbər lenti