Türk Dünyası sancılı bir uyanışın içinde iken Türkiye Cumhuriyeti adeta bir Arap devleti kalıbına sokulmaya çalışılmakta.
Kültür bazında bakılacak olursa Türkiye Cumhuriyeti sanki bir Arap Ülkesi olma yolunda hızla ilerliyor, sokaklarda fistanlı, entarili Arap erkekleri, kara çarşaflı Arap kadınları, karınca sürüsü gibi Arap çocukları dolaşmakta, tabelalarda hızla Arapça yazılar çoğalmakta Türkiye’de adeta işgal görünümü sergilenmektedir.
En koyu Türk Milliyetçilerinin dahi Türk-İslam Sentezi dayatması ile bakış alanları Suudi Arabistan’a yönlendirilerek, kendileri gibi dini inancı olmayan Türkleri ‘’Kafirlikle’’ hatta yabancılıkla etiketlendirip yok sayması durumuna gelinmiştir.
Kökü (10.000) lerce yıl gerilere giden şerefli Türk tarihi; Proto-Türkler, Hunlar, Sümerler, Göktürkler adeta unutturulmak istenmekte, yeni kuşak Türk gençliğinin hafızalarına dindarlık maskesi altında tarihi (3.000) yılı geçmeyen bedevi Arap kültürü yerleştirilmeye çalışılmaktadır.
Bir zamanlar Türkçü Fikir ışığında Turan İdeali ile yanıp tutuşan Türk Milletinin önüne konan Türk-İslam Sentezi dayatması ile;
‘’Hıristiyan olan Gagavuz Türk’ü’’
‘’Hıristiyan olan Yunanistan’a Mübadele kanunu ile gönderilen Karaman Türk’ü’’
‘’Hıristiyan olan ve bizde Atilla’nın torunlarıyız diyen Hun asıllı Macar Türk’ü’’
‘’Yahudi Dininin Karaim Mezhebinden Hazar Türk’ü’’
‘’ Gök Tengri inancındaki Altaylardaki yaşayan Türk’ler’’
‘’ Şaman inancındaki Yakut (Saha) Türkleri
‘’ Bir kısmı Müslüman, bir kısmı Budist olan Uygur Türk’leri’’
‘’ İslam’ın Şii Mezhebinden olan Azerbaycan Türk’ü (Azerbaycan ve Güney Azerbaycan Türkleri)’’
‘’Asırlarca Türk Kültürünü canlı tutmaya çalışan Alevi İnancındaki Anadolu Türkmenleri’’
Ötekileştirilmekte, adeta yok sayılmaktadırlar.
Bunca çeşitli dini inanç zenginliğine sahip Türk dünyasını dışlayarak tutucu Arap Kültür Emperyalizmi etkisindeki bir dünya görüşü ile ‘’Turan Birliği’ nasıl kurulacak.
Dünya üzerinde geniş bir coğrafyada yaşayan, kitleler halinde bu kadar çeşitli dini inanca sahip olup ta tek Millet olma bilincini koruyabilen başka bir millet yoktur.
Türk Milleti dini inancı ne olursa olsun binlerce yıl Milli duygularını koruyabilen tek millettir.
‘’Bir gün Türk devletleri ile Çin Seddinde buluşacağız’’ diyerek gelecekteki (Büyük Turan idealini) belirleyen Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK askeri ve Politik alanda Türkçü, ‘’Sana aykırı gelse de gelmese de biz gene günün birinde bütün Türkleri birleştireceğiz.
Tarihte Türklerin olmuş olan her şey yine Türklerin olacak. Sayısı on binleri geçen subaylar, öğretmenler, doktorlar, memurlar ve talebeler hep Turancılık ülküsü ile tutuşmuş insanlardır.
Bu selin önüne sütü ve kanı bozuk birkaç serseri duramaz’’ diye Türk gençliğine ışık olan Hüseyin Nihal ATSIZ hoca ise Kültür, tarih ve fikir alanında Türkçü idiler.
Her iki büyük Türkçü önder kendi alanlarında tek ve rakipsiz olmalarına karşın asla kişisel hırslarının ve iktidar düşüncelerinin kaygısı ile Türkçülüklerinden taviz vermemişlerdir, Türkçü çizgilerinde kırılma olmamıştır. Türk Milletine ihanet etmemişlerdir
Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi dini inanca sahip olursa olsun Türk kanı taşıyan her Türk insanı ‘’Türkçü’’ olmak zorundadır. Dünya genelinde hızla gelişen ekonomik ve siyasal çalkantılar biz Türk insanını ‘’Türkçü’’ olmaya zorlamaktadır. ‘’Türkçülük’’ bir siyaset veya menfaat değildir, ‘’Türkçülük’’ ekmek gibi, su gibi zorunlu olduğumuz bir yaşam gıdamızdır. Yaşamak için bedenimizin gıdasına nasıl önem veriyorsak ruhumuzun, milli kimliğimizin gıdasına da önem vermek zorundayız aksi takdirde tarih mezarlığında yok olmuş milletler arasında yerimizi alırız.
Bu zamana kadar; Teoman Han’lar, Mete Han’lar, Alper Tunga’lar, Tomris Han’lar, Çiçi Han’lar, Kül Tigin’ler, Bilge Kağan’lar, Atilla’lar, Alparslan’lar, Temur’lar, Fatih’ler, Mustafa Kemal ATATÜRK’ler, Dede Korkut’lar, İbn-i Sina’lar, Ahmet Yesevi’ler, Ahi Evran (Nasrettin Hoca)’lar, Yusuf Has Hacip’ler, Kaşgarlı Mahmut’lar, İmam Maturidi’ler, Hace Bektaş Veli’ler, Yunus Emre’ler, Ziya Gökalp’ler, Gaspıralı İsmail’ler, Yusuf Akçura’lar, Aziz Sancar’lar, Hüseyin Nihal Atsız’lar, Koca Yusuf’lar, Naim Süleymanoğlu’lar yetiştiren asil Türk Milleti bundan sonra da Devlet adamlığında, Ekonomide, Tıpta, Uzay Araştırmalarında, Sporda, Turizmde, Edebiyatta, Felsefe de, vs. her türlü alanda en iyileri yetiştirerek,’’Muasır medeniyetler seviyesinde’’ de en iyisi olmalıyız.
En iyisi olmak zorundayız.
Muasır Medeniyet demek Batı’nın aşağılık sömürgeci medeniyeti değildir. Muasır medeniyet; ‘’Bulunduğu çağın en mükemmeli olmak’’ demektir.
Eğer küresel işgalin acımasız oyunları karşısında yenilerek asimile olmak istemiyorsak, Türk Kültürünün şerefli mirasını aynı şerefle gelecek kuşak Türk Nesline aktarmak istiyorsak. En iyisi olmaya yani ‘’Türkçü’’ olmaya mecburuz.
‘’Ne Mutlu Türküm Diyene!..’’
Adil ÖZTÜRK