. ·
Bir Arap gezgin olan İbn Fadlan 922 yılında Oğuz Türklerinin yaşadığı ülkeye gelir. O tarihlerde Türkler henüz İslamlaşmamıştır.
Fadlan'ın gözlemleri Anadolu'ya girmeden hemen önce Türklerin nasıl yaşadıklarını, ahlak anlayışlarının neye dayandığını göstermesi bakımından ilginç.
İbn Fadlan, Türklerin kadın ve erkek beraberce nehirlerde yüzdüğünü görür. Bunu ahlaksızlık olarak değerlendirir.
Türklerde geçmiş zamanda da örtünme olmadığı gibi, bütün toplantılarda, ziyafet ve şölenlerde erkekler olduğu gibi, kadınlar da yer alır.
Bir de anekdot aktarır:
Bir gün bir Oğuz evinde oturuyorduk. Karısı da yanımızdaydı. Biz konuşurken kadın bir ara vücudunun görünmemesi gereken bir yerini (bacaklarını) kaşıdı. Hepimiz gördük. Hemen gözlerimizi kapatıp "Allahım sen bize günah yazma" diye yakardık. Kocası güldü ve şöyle dedi:
"Sizin önünüzde açılmamızın nedeni, gördüğünüz halde kendinizi tutmayı öğrenesiniz, diyedir. Çünkü ulaşamazsınız. Böyle olması, gizli olup da elde edilebilir olmasından daha iyidir."
Bu anekdotu aktardıktan sonra İbn Fadlan Türklerde zina olmadığını söyler. Türklerin, zina suçunu işleyeni iki kolundan iki ağaca bağlayıp (kan kartalı idamına benzer) infaz edildiğini yazar. Özetle Türklerde örtünme yoktur, ancak "ahlaksız" topluluklar değildirler.
Gerçekten de görünüşe dayalı bir ahlak anlayışı yüzlerce yıl göçebe yaşamış bir toplum için ahlak anlayışının temeli olamaz. Ancak Türk kültürünün bu kadim anlayışı, İran ve Arap dünyası ile kurulan kültürel temaslarla bozulmuş ve ortaya yeni bir sentez çıkmıştır.
9. Yüzyılda yaşamış Fars yazar ve tarihçi Taberi tarafından kaleme alınan Tarih-i Taberi'de anlatılana göre, Eski Türklerde bir kadına tecavüz etmek son derece ağır bir suçtu ve hainlikle bir tutulurdu. Vatan hainlerine ne ceza verilirse, tecavüzcülere de aynı ceza verilirdi.
Hasan Beser
Teref.az